Kalp damar hastalık riskini nasıl azaltabiliriz?
Damarlarımız genç ve sağlıklı mı?
Kalp damar hastalık riskini azaltmak ya da kontrol altında tutmak için, genç ve sağlıklı damarlara sahip olmaya özellikle gayret etmek gerekir.
Yetersiz sebze ve meyve alımıyla başlayan, karbonhidrat ağırlıklı ve tuzlu dengesiz bir beslenmeyle ortaya çıkan obezite yanında, kan şekeri, ürik asit ve kolesterol yüksekliği gibi metabolik bozukluklar, stresli ve hareketsiz bir hayat tarzı, sigara kullanımı ve yüksek tansiyon, en yaygın ve bilinen risk faktörleridir.
Stres, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik bozukluklara neden olduğundan, yaşam kalitesini tehdit eden en önemli faktördür. Kalbin ritmini bozduğu gibi, tansiyon değişikliklerine yol açarak damarlara da zarar vermekte, kalp damar hastalıkları riskini de artırmaktadır.
Hayatımızda stresin çözümünü, kaldırabileceğimiz bir derecede stres ile olumlu bir hayat sürmeyi öğrenmek gerekir. Kişinin uygun bir eksersiz yapmasının, stresi azaltarak, kronikleşmesinin önüne geçmesi, hatta stres yapan olaylara karşı kişinin dayanıklılığını artırması, stresin kontrol altında tutulmasını sağlaması dikkate alınmalıdır.
Düzenli yürüyüş, egzersiz ve hareket kalbin güçlenmesini sağlar.
Kan akımını artırarak, kalp-damar ve beyin damarları ile ilgili hastalıkları önler, risk oranını azaltır. Hatta güçlü bir beyin aktivitesi ve kimyası ile yaşlanma sürecini geciktirecek kadar büyük yararlar sağlar.
Depresyon ve gerginliği azaltır, özgüven ve iyimserliği artırır.
Trigliserid ve kolesterolün yükselmesine engel olur, HDL kolesterol/LDL kolesterol (iyi ve kötü huylu kolesterol oranı) dengesini sağlar.
Akciğer fonksiyonlarını, yani solunumsal kapasiteyi artırarak, hücre seviyesinde besinlerin enerjiye dönüştürülmesinde anahtar rol oynar.
Kaslar kuvvetlendirerek, metabolizmayı canlandırır, hormonal dengeyi sağlayarak ve insülin direncini önleyerek obezite riskini ortadan kaldırır.
Yüksek kan şekerinden damarlarımız da çok etkilenmektedir.
Özelikle göz, böbrek, beyin, kalp ve bacak damarlarının erken yaşlanmasına neden olmaktadır. Yemeklerden sonra, özellikle de, şekeri yüksek meyve suyu, asitli içeceklerin alımından sonra hızla yükselen kan şekerini, vücut kendisini korumak için düşürmeye çalışmaktadır. Günlük aktivitelerimize ve yaptığımız işlere göre yükselip alçalan kan basıncı değişikliklerine karşı koruyucu mekanizmaları, yüksek kan şekerinden olumsuz etkilenerek, küçük damarların zarar görmesine, çatlaklara neden olmaktadır. Bunun sonucu damarlarımız, sertleşmekte, tıkanmakta, yaşlanması hızlanmaktadır.
Hafif olan damar hastalıkları bile, insanın enerjisini yok ederek, yorgun ve yaşlı hissettirmektedir. Damarların yaşlanması özellikle kalp krizi ve felçler olmak üzere, göz, karaciğer, böbrek hastalıkları ve hafıza kayıplarını artırmakta, daha da ağırlaştırmaktadır.
Meyve sularının hazır paketler halinde alınması yerine, meyvelerin taze olarak alınıp, suyunun sıkılıp, yenmesi oldukça faydalıdır. Taze olarak sıkılan meyve sularının bekletilmeden içilmesi ve içerisindeki vitaminlerin, liflerin kaybolmadan tüketilmesi hastalıklara karşı da korumaktadır.
Besleyici ve düşük kalorili yiyecekler, genç ve sağlıklı olmada çok önemli olan bağışıklık sistemimiz için çok yararlıdır. Meyveler kadar, sebzeler ve tam tahıl ürünleri de bol lif içerdiğinden, besinlerin kana düzenli emilmesine, çabuk doymamıza yardımcı olarak, kan şekeri düzeyinin dengelenmesinde çok önemli fonksiyon görürler.
Sonuç olarak, beslenme alışkanlığımızda ve besin seçimlerimizde, uygulanması zor olmayan değişiklikler, stresimizi yöneterek, uygun eksersizler ile damarlarımızın genç ve sağlıklı kalmasını sağlayabiliriz.
13 Yorum