Biyolojik Yaşlanma, Kronolojik Yaşlanma!
Kronolojik yaşlanmayı önemsemeyin! Önemli olan, biyolojik yaşlanma…
Yaşlanmadan ne anlıyoruz?
Yaşlanma, hücrelerden, doku ve organlara kadar vücutta, hem organik, hem de fonksiyonel açıdan gerileme yönünde değişim süreci veya en azından gelişmenin yavaşlaması, durmasıdır. Doğumdan itibaren başlayan bu süreçte etkili olan faktörleri düşündüğümüzde, reel kronolojik yaşlılık yanında; biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal yönden yaşlanma gibi farklı boyutlarla karşılaşırız. Yaşam süresi kadar; sağlıklı yaşlanma, sağlıklı hayatın önemi de ortaya çıkar. Günümüzde, çeşitli hastalıklar ve kazalar olmadığında, 110-120 yıl olabilecek yaşam süresinin, gelişmiş olan ülkelerde bile, ortalama olarak 80 yılın üzerine çıkamadığını görüyoruz.
Niçin yaşlanıyoruz?
Yaşlanmanın nedenine, mekanizmasına yönelik yapılan bütün çalışmalarda, vücudumuzu, organ ve dokularımızı oluşturan hücrelerimiz incelenmekte, hücre içindeki olaylar, biyokimyasal reaksiyonlar ve bunlardaki değişiklikler ve sonuçları üzerinde yoğunlaşılmaktadır. Multifaktöriyel, kompleks bir yapıyla karşılaşıldığından, birçok teorilerle açıklanmaya çalışılmaktadır.
Doğumdan sonraki büyüme, gelişme, olgunluk, yaşlanma ve ölüm süreçlerinin, genetik yapımızın belirlediği bir program dahilinde olduğu düşüncesi, çok rağbet görmüştür ve halen çok sayıda araştırma ekibi, bu konuda çok önemli çalışmalar yapmaktadır. Bunun yanında yaşlanma olayı, gerek vücut içinde, gerekse çevresel çeşitli zararlı maddelerin etkileriyle, hücre düzeyinde başlayan ve tüm vücutta ortaya çıkan hasarların bir sonucu olarak açıklanmaktadır. Bu teoriyle, insanı çok farklı mekanizmalarla olumsuz etkileyen zararlı etkenlere karşı önlemler alındığında, daha sağlıklı bir yaşam sürüleceği vurgulanmaktadır.
Yaşlanma ile ilgili teoriler
1.Genetik Şifre Teorisi: Büyüme, gelişme, olgunlaşma, yaşlanma ve ölüm genetik şifremizdeki bir program dahilinde olmaktadır.
2.Genetik Hasar Teorisi: Genetik yapımız oluşturan DNA ve RNA gibi bileşiklerdeki hasarlar sonucu dokular, organlar yaşlanmaktadır.
3.Serbest Radikaller Teorisi: Yıllardır incelenen ve kabul gören, hastalıklar ve yaşlanmayla ilişkilendirilen teoridir. Serbest radikaller (oksitleyiciler)denilen kimyasalların, vücut içinde de oluştuğu, zararsız hale getirilemediği veya ortadan kaldırılamadığında, hücre yapılarına çok zarar verdiği , bir çok çalışmayla ortaya konulmuştur. Vücuttaki besinlerden enerji üretilmesi sırasında kullanılan oksijenden de bir miktar serbest radikal açığa çıkmaktadır. Radyasyon, güneş ışınları(ultraviyole ışınları), hava kirliliği, sigara dumanı, viral ve bakteriyel enfeksiyonlar ve hayatımızın her alanındaki kimyasallar serbest radikal üretmektedir. Sağlıklı bir insanda, antioksidanlar denilen savunma sistemleri, dengeleyici fonksiyonları ile, bu serbest radikallerin yapacağı oksidatif hasara karşı hücreleri korumaktadır. İleri yaşlarda, denge bozulmakta, vücut serbest radikallerin etkisine karşı koyamamakta, hücre yapılarında (hücre zarından DNA’ya kadar) hasar oluşarak, değişik organ hastalıkları ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, sağlıklı bir yaşamda, antioksidan sistemin yeterli miktarda olması için, dengeli bir beslenme yanında, fizik aktivite ve eksersize önem verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
4.Hormon Teorisi : Yaşlanma ile, vücutta belli miktarda bulunan hormonların azalmasıyla metabolizmamız ve bağışıklık sistemimiz bozulmaktadır. Yabancı maddeler ve hastalık etkenlere karşı vücut savunması zayıflamaktadır. Metabolizma ve katabolizma dengesinde çok önemli düzenleyici fonksiyonları olan hormonlardaki değişikliler, gerek kadın, gerekse erkeklerde yaşla birlikte çok sayıda kronik hastalıklara neden olmaktadır.
Sağlıklı yaşlanma için neler yapılabilir?
Yaşlanmaya karşı öncelikle, vücudun ihtiyacı olan protein, vitamin ve minerallerin alınması için dengeli ve doğal beslenme önerilmektedir. Böylece serbest zararlı radikalerin, yağ birikiminin, kilonun azaltılabileceği, antioksidan sistemlerimizin güçleneceği, böylece başta diabetes mellitus gibi metabolik hastalıkların , aterosklerozla başlayan kalp-damar hastalıkların, arthroz ve osteoporoz gibi kemik hastalıklarının, alzhemier ve felç(inme)gibi beyin-sinir hastalıkların önüne geçilebileceği bilinmektedir.
Sağlıklı yaşlanma için neler yapılabilir?
Yaşlanmaya karşı öncelikle, vücudun ihtiyacı olan protein, vitamin ve minerallerin alınması için dengeli ve doğal beslenme önerilir.
Böylece serbest zararlı radikallerin, yağ birikiminin, kilonun azaltılabileceği, antioksidan sistemlerimizin güçleneceği, sonuçta özellikle diyabet ve obesite olmak üzere metabolik hastalıkların, aterosklerozla başlayan kalp-damar hastalıklarının, eklem kireçlenmesi ve kemik erimesi gibi birtakım kemik hastalıklarının, Alzheimer ve felç (inme) gibi beyin-sinir hastalıklarının önüne geçilebileceği bilinmektedir.
Yaşlanmayı belki durduramayız ama, yaşlanmayı erteleyebilmek, sağlıklı yaşlanabilmek mümkündür.
Bu nedenle aşağıdaki tutum ve aktivitelerimiz çok önemlidir.
• Dengeli beslenme ile sağlıklı kilonuzu koruyun.
• Düzenli egzersiz ve aktivite ile vücudunuzu zinde tutun.
• Yeterli ve kaliteli uyku ile beyinle birlikte tüm vücudunuzun dinlenmesini sağlayın.
• İş ve sosyal aktivitelerle aktif bir hayat yaşayın. Ama istikrarlı olsun.
• Sigara, alkol ve diğer zararlı maddelerden uzak durun.
• Aşrı derecede güneşe ve soğuğa maruz kalmamak için korunun.
• Yaş ve riskinizi göz önünde bulundurarak düzenli check-up yaptırın.
• Gereksiz veya yanlış ilaç kullanmayın.
• Destek ürünleri kullanırken mutlaka hekiminize danışın.
• Gerek evde, gerekse dışarıda olabilecek kazalara karşı tedbirli davranmayı öğrenin.
• Aileniz ve yakın çevrenizle sevgi ve saygı temelli ilişkiler kurun.
• Hayata iyi yönlerinden bakın, en azından bakmayı deneyin…
Yaşlanmayla İlgili Laboratuvar Testleri Çok Önemli
Yaşlanmada risk faktörlerini ortaya çıkaracak bazı laboratuvar testleri yaptırmak, erken tanı için de çok değerli avantajlar sağlar. Ayrıca, kişiye özel tedavi ve besin takviyesi ile, biyolojik ve mental aktivitede, üretkenlikte, çok önemli olan hormonlar, enzimler, vitaminler ve minerallerin eksiklikler giderilerek, ciddi hasarların önüne geçilebilir, erken yaşlanma önlenebilir.
Bu nedenle yaş ve risk grubunuza göre aşağıda yer alan testlerinizi düzenli olarak yaptırmamız gerekir.
A. Hormon Testleri:
• TSH, FT3, FT4: Tiroid bezi fonksiyonları, hiper ve hipotroidizm, dolayısıyla metabolik denge için çok önemli testlerdir.
• FSH, LH, SHBG, DHEAS, E2, Testosteron: Her yaşta çok önemli fonksiyonları olan kadın ve erkek hormonları, kan düzeylerinin kontrol edilmesi, ileri yaşlarda bazı hastalıklar ile ilgili risk durumunu ortaya çıkarır. Bu hormonlar fiziksel aktivite ve beyin faaliyetlerinde, önemli rol oynarlar.
• Anjiotensin, Aldosteron, Renin: Vücudun elektrolit ve sıvı dengesini sağlar, kan basıncını kontrol ederler. Böylece hiper ve hipotansiyon, dolayısıyla, kalp-damar hastalıkları gelişmesini önlerler.
• İnsülin, Kortizol, Adrenalin: Çok önemli metabolizma hormonlarıdır.
• Melatonin: Beyine etkisiyle, vücudun gece-gündüze uyumunu, dolayısıyla biyolojik ritmini düzenler.
• GH, Somatomedin-C: Büyümeyi düzenleyici hormonlar olarak, tüm vücut sistemlerinde düzenleyici rolleri ile yaşlanma döneminde özellikle değerlendirilmeleri gerekir.
B. Metabolik Testler:
• Üre, Kreatinin: Böbrek fonksiyonları, kapasitesini gösteren testlerdir.
• AST, ALT, GGT, ALP: Karaciğer fonksiyon testleridir. Karaciğer metabolizmasında önemli enzimlerdir.
• Albümin, Total Protein: Karaciğer ile ilgili önemli metabolik testlerdir. Albümin, önemli bileşiklerin kan yoluyla bütün vücut hücrelerine taşınmasını sağlar.
• CK, CK-MB, LDH: Kalp kası ve aktivitesinde rol oynayan enzimlerdir.
• Trigliserid, Total Kolesterol, HDL ve LDL Kolesterol: Vücudun yağ durumu, ateroskleroz (damar sertliği) nedeniyle kalp-damar sistemiyle ilgili lipid testleridir.
• Ürik Asit: Protein metaboliti olarak, kandaki yüksekliği, gut hastalığı ve infartüs (kalp krizi) için önemli bir risk faktörüdür.
• C-Reaktif Protein (CRP): Enflamasyon olaylarında, enfeksiyon belirleyicisi olarak rol oynar.
• Glukoz, HBA1C, HOMA-IR: kan şekerinin kontrolünde, diyabet hastalığında önemli testlerdir.
C. Mineraller:
• Sodyum, Potasyum, Klorür: Çok önemli elektrolitlerdir. Merkezi sinir sistemi, kalp damar sistemi başta olmak üzere, hücre canlılığı ve aktivitesinde, sinir iletisinde önemli elementlerdir.
• Kalsiyum, Fosfor: Özellikle, mineral metabolizmasına etkileri ile kas iskelet sistemi başta olmak üzere önemli fonksiyonlara sahiptirler.
• Magnezyum: Mineral olarak, enerji metabolizmasında önemli olduğu gibi, stres olaylarında da düzenleyici rol oynarlar.
• Bakır, Çinko: Karaciğer metabolizması ve bağışıklık sisteminde önemli fonsiyonları olan elementlerdir.
D. Vitaminler:
• B12 Vitamini, Folik Asit: Hematopoetik sistemdeki (kan oluşumu) etkileri yanında, merkezi sinir sistemi üzerinde de, etkili vitaminlerdir.
• D Vitamini: Kemik mineralizasyonu kadar, kanser, diyabet, kalp-damar hastalıkları ve immün hastalıklarda da etkili olduğu çalışmalarla tespit edilmiş önemli bir vitamindir.
• Biyotin (H Vitamini): Cilt, saç, tırnak sağlığında önemli olduğu gibi, metabolik olaylarda da düzenleyici fonksiyonları vardır.
E. Tümör markerları:
Gastrointestinal sistem (karaciğer, pankreas mide, kolon), akciğer, prostat, meme, ve over tümörleri ile ilgili olarak yapılan CEA, AFP, CA 15-3, CA 125, CA 19-9,NSE, F-PSA, TPSA gibi kanser marker testleri de, önemli laboratuvar testleridir.
9 Yorum